Podcast: Yasaksız Meydan 4 – Kadın Meclisleri – Ayşen Ece Kavas
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında yayına hazırlanan Yasaksız Meydan’da yılın son bölümünde İrem Afşin’in konuğu olan Kadın Meclisleri’nden Ayşen Ece Kavas kadın hareketinin barışçıl toplantı ve gösteri hakkına yönelik ihlalleri, orantısız kolluk gücü müdahalesiyle eylemlerinin nasıl engellendiğini ve haklarında açılan davayı anlatırken, kadınların asla pes etmeyeceğinin altını çiziyor: “Kadınlar haklarını savunmak için sokağa çıkmaktan, izin almaksızın barışçıl toplantı gösteri hakkını kullanmaktan vazgeçmeyecek.”
Listen to “Yasaksız Meydan: “Kadınlar asla sokaklardan vazgeçmeyecek!”” on Spreaker.Kadına yönelik erkek şiddeti Türkiye’nin gündeminde önemli bir madde olmayı sürdürüyor. Öte yandan her gün gücünü ve örgütlü eylemlerini arttıran kadın hareketi, tüm engellemelere, gördükleri şiddete ve açılan davalara rağmen, sokağa çıkmaya devam ediyor. Türkiye genelinde sadece Ekim ve Kasım aylarında en az 81 barışçıl gösteriye kolluk gücü tarafından müdahale edildi, eylemler engellendi. Bu eylemlerden 15 tanesi kadınların hak talepleriyle düzenledikleri barışçıl gösteri ve basın açıklamalarıydı, kadınlar da polis müdahalesi ile engellediler.
Peki kadınlar neden sokakta? Ayşen Ece Kavas, kadınların öncelikli taleplerinin yaşam hakkı ve kadına karşı şiddetin durması olduğunu vurguluyor; “Eğer kadın cinayetleri olmasaydı, kadına şiddetin hiçbir türü olmasaydı, gerçekten eşitlikten bahsediyor olsaydık o zaman biz de sokakta eylemler yapmazdık. Maalesef adaletin sağlanması için ve kadınların korunması için mücadele etmemiz gerekiyor. Biliyorsunuz, çokça kez adaletsizlikle çok karşılaşıyoruz ve karşılaştığımız adaletsizliklerde biz ne zaman mücadele edersek, konuyu gündeme getirirsek ancak o zaman gereği yapılıyor. Bu yüzden aslında mecburuz. Bütün eylemlerimize baktığımız zaman, özellikle 2020 yılına, tabii ki damgasını vuran İstanbul Sözleşmesi oldu, çünkü her defasında, hayatımızda ne kadar önemli bir şey olduğunu fark ediyoruz, bir kez daha hissediyoruz, anlıyoruz ve uygulandığı takdirde de kadınların hayatının nasıl kurtulduğunu görüyoruz. Biz kadınları yaşatmak için buna mecburuz. Bu nedenle Türkiye’nin dört bir yanında eylemlerde buluşuyoruz.”
“Esas suç olan şey kadınlara engel olunması”
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin barışçıl toplantı ve gösteri hakkı ihlallerine dair derlediği verilere göre, 2019-2020 yıllarında özellikle İstanbul Sözleşmesi ve Las Tesis eylemleri farklı engellemelere sahne oldu. Mersin Kadın Platformu’nun Ağustos 2020’de yaptığı İstanbul Sözleşmesi eyleminin bir ay ardından eyleme katılanlara idari para cezası kesildi. Temmuz 2020’de İstanbul Beşiktaş’ta İstanbul Sözleşmesi konulu bir forum düzenlemek isteyen kadınlar engellendi, Barbaros Meydanı’na taşınan foruma yapılan orantısız kolluk gücü müdahalesi ile kadınlar gözaltına alındı, forumun düzenleyicilerine de Umumi Hıfzıssıhha Kanununa muhalefetten 789 lira para cezası kesildi. Dünya genelinde yapılan Las Tesis eylemleri sadece Türkiye’de polis tarafından engellendi. İstanbul’daki Las Tesis eylemine katılan kadınlar “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe silahsız olarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” istinadı ile yargılandıkları bir davayla karşılaştılar. Ankara’daki Las Tesis eyleminde de güvenlik güçlerine yönelik bir suç duyurusu yapılmıştı, ancak savcılık kovuşturmaya gerek olduğuna karar verdi.
“Las Tesis eylemi” davasında yargılanan kadınlardan biri olan Ayşen Ece Kavas, eylemlerde yaşananları özetlerken, yapılan engellemelerin toplumun kadınlara olan desteğini büyüttüğünü belirtiyor: “Las Tesis protestosu dünya çapında kadınların ortak bir direnişi haline geldi. Yaşadığımız şeyler o kadar aynı ki, Las Tesis’in Şili’den çıkmış olması Türkiye’de o sözlerin gerçek olmadığı anlamına gelmiyor. Aynı şekilde biz o sözleri Türkçeye çevirerek burada o protestoyu gerçekleştirdik. Dünyadaki kadınlarla mücadelemiz ortak dedik ve kadına yönelik şiddete ve şiddetin sorunlarına dikkat çektik. Neden şiddetin sorunlarına dikkat çektik? Elbette polis korumuyorsa, polisin sorumluluğundadır; hükümet politika yürütmüyorsa, hükümetin sorumluğundadır; hakimler adaleti sağlamıyorsa, hakimlerin sorumluluğundadır. Bu suçu işleyenler kamu görevlileri olduğu için bu suçtan azat olamazlar. Bu nedenle, her bir öldürülen kadından elbette ki bu yetkililer sorumludur. Türkiye’de her gün yaşıyoruz, bilmediğimiz o karakollarda yüzlerce, o mahkemelerde yüzlerce, binlerce kadın oluyor. Biz bu amaçla eylem yaptık. Bu arada dava bize ‘dağılın ihtarına rağmen dağılmama’ ibaresi ile açıldı, ancak gözaltına alma gerekçesi olarak ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gösterdiler. Biliyorsunuz, eğer bir eyleme engel olacaklarsa normalde bunu eylem alanına gittiğimizde belirtiyorlar, fakat biz eylemi gerçekleştirdikten, neredeyse bittikten sonra bizi o alandan ittirmeye başladılar, bize saldırmaya başladılar diyebilirim. Haliyle, bu kadar kadın cinayeti olurken, her gün bir kadının karakola gitmesine, koruma kararı olmasına rağmen öldürüldüğüne şahit olurken, kadınlar polisin şiddete karşı yapılan bir eyleme saldırmasına çok öfkelendi. Sadece biz orada gözaltına alınan kadınlar değil, oradaki herkes çok önemli bir direnç gösterdi. Hissettiğimiz şey, bizce esas suç olan şey kadınlara engel olunmasıdır. Bu kadar kadın cinayeti yaşanırken, kadınlar şiddete maruz kalırken polisler bu şekilde kadın eylemine engel olarak ancak bu şiddeti meşrulaştırır dedik ve slogan olarak da “Kadınları değil, katilleri durdurun” sloganını attık, o sırada çokça atılan slogandı.”
“Büyük bir adaletsizliğin, çok büyük bir eşitsizliğin göstergesi”
Ayşen Ece Kavas, kadın hareketinin birikimin toplumda yankı bulduğunu ve siyasi otoritenin de zaman zaman geri çekilmek durumda kaldığını aktarıyor: “Elbette ki kadınlar açısından bir kazanım var; kadınlar çok önemli bir mücadele sergiliyorlar, hem kendi hayatları, hem de bizler gibi hiç tanımadıkları kadınlar için örgütlü bir mücadele yürütüyorlar, bu mücadele çok güçlendi. Haliyle, toplumun bu kadar katıldığı, öfke duyduğu bir konuda polislerin göz göre göre saldırması diğer toplumsal sorunlara ilişkin eylemlere nazaran çok fazla olamadı ve bir nebze çekindiklerini gördük. Biz gözaltına alındığımızda herkes çok tepki gösterdi. Bütün dünyadan, Türkiye’nin her yanından tepkiler geldi. İstanbul Valiliği bir açıklama yapmıştı, “Devleti ve devlet kurumlarını aşağılama suçunu işledikleri için gözaltına alındılar.” diye. Fakat valilik gelen tepkilerin ardından açıklamasını derhal sildi. Bu kadar kolay mı, “şimdi de kadın hareketini karalıyoruz” demek mümkün mü? Bu birikim üzerine kadınların, bütün toplumun katıldığı, herkesin bütün gerçekleri gördüğü bir süreçteyiz.”
“Biliyorsunuz, kolay kolay İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geri adım attığını görmüyoruz, ama “Kadınları gözaltına ters kelepçe ile gözaltına aldılar, ne düşünüyorsunuz?” sorusu kendisine yönetildiğinde “toplumsal olaylarda ters kelepçe yapılmamalı” gibi bir açıklaması oldu, Süleyman Soylu da geri adım atmak zorunda kaldı. Benim dikkat çekmek istediğim konu şu: Kadınlar bu direnişi hem çok uzun zamandır gösteriyorlar, bir mücadeleyi olmadığı gibi göstermek bu kadar kolay bir şey değil ya da suçlarını gizlemeleri o kadar kolay bir şey değil. Bunu o süreçte hep beraber gördük. Helin Palandöken’in, 17 yaşında pompalı tüfekle öldürülen bir genç kadının katilinin elini kolunu sallaya sallaya adliyeye getirildiği görüntülerle birlikte, Helin Palandöken için mücadele eden, bütün kadınlar için mücadele eden biz kadınların ters kelepçe ile gözaltına alınması görüntüleri herkesin tepkisini çekti. Herkes bu durumu çok büyük bir adaletsizliğin göstergesi, çok büyük bir eşitsizliğin göstergesi diye nitelendirdi. Biz de elbette böyle düşünüyoruz. Sadece bizim eylemlerimiz açısından değil, toplumda hiçbir kesimin adalete güveni kalmadı ki zaten. Kadınlar açısından da bu böyle, toplum diğer bütün kesimleri açısından da bu böyle. O yüzden Las Tesis eylemi belki de o çarpıklığı çok net bir şekilde göz önüne sermişti. Ancak polislerin bize engel olması mücadeleyi engellemek yerine daha da büyüttü diyebilirim. Biz gözaltına alındığımız sırada eyleme katılmış, daha önce tanışmadığımız arkadaşlarımızla tanıştık, onlar mücadeleye katıldılar. Bu olayı duyan pek çok kadın haklılığımız karşısında daha çok görev almak için mücadeleye katıldı. Dünya ve Türkiye çapında eylemler hiç durmadı, daha da güçlü, daha da kitlesel bir şekilde devam etti. O yüzden ben başarılı olabileceklerini düşünmüyorum, ancak kadın hareketi büyüyor, bunu görüyoruz. Kendilerinin de farkında olduklarını biliyoruz.”
İstanbul’da Las Tesis eylemine katılan kadınlara “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe silahsız katılmak ama ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak” suçlamasıyla açılan ve yedi kadının yargılandığı davanın ilk duruşması 2 Kasım’da görüldü, ikinci duruşma ise 23 Şubat’ta. Öte yandan İzmir’deki Las Tesis protestolarına katılan 25 kadına açılan davanın ilk duruşması ise adliyenin son İzmir depreminde zarar görmesi nedeniyle 21 Ocak 2021’e ertelendi.
Ayşen Ece Kavas davadan beklentilerini anlatırken “Biz kendi hakkımız için meydandaydık, ifademizde belirttik, davadan bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum” diyor; “Biz zaten her gün adliyedeyiz, adliyeden çıkmıyoruz. Her gün başka bir kadının davası için orada müdahillik talebinde bulunuyoruz. Bizi orada sanık tarafında yargılayabilmeleri mümkün değil, bu kararı verebilecek olanlar inanın artık onlar değil. O yüzden bu davadan hiçbir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Bizi gözaltına aldıktan hemen ardından denetimli serbestlikle bırakmışlardı. Biz tehlikeli insanlar olarak, kaçma şüphemiz olduğu düşünülen insanlar her hafta imza vermeye gittik. Elbette ki bu çok uzun sürmedi, yaklaşık 3-4 hafta sonra kaldırıldı. Biz çok iyi biliyoruz ki o karakollarda dünyalarca ihmal oluyor. O denetimli serbestlikleri o faillere vermiyorlar, önlem alınmıyor. Bu da çok önemli bir adeletsizliktir. Açılan davada biz ifadelerimizi verdik. Dedik ki, biz kendi hakkımızı aradık. Kendi hakkımız için meydanlardaydık. Polis bize engel oldu, haliyle bu suçu polis işlemiştir.”
“Herkesten korkuyorlar, herkesin canına tak etmiş durumda”
Ayşen Ece Kavas, İrem Afşin’in “Neden kadınların, özellikle de kadın hareketinin barışçıl toplantı ve gösteri hakkı bu derece engelleniyor, bu derece ihlal ediliyor? Kadınlardan korkuyorlar mı?” sorusuna ise gülümseyerek “Herkesten korkuyorlar” diye yanıt veriyor: “Toplumun itiraz etmesinden korkuyorlar. Kadınlardan korkuyorlar, elbette ki bu yüzden engellemek istiyorlar, ayrıca başkalarının mücadeleye katılmasına da engel olmaya çalışıyorlar. Elbette ki ben çekindiklerini, bunları yüksek sesle meydanlarda söylememizden çekindiklerini biliyorum. Biliyorsunuz zaman zaman sosyal medyadan kendini ifade eden insanlara da dava açıyorlar. Bu toplumdaki her türlü karşı çıkış açısından geçerli aslında. Kendilerinden olmayan herkesi bastırmaya çalışıyorlar. Ama artık bastırılacak bir pozisyon kalmadı. Dönem dönem bunlardan bahsedebiliriz, ama artık herkesin canına tak etmiş durumda.”
Kavas, kadın hareketi içinde yer aldığı yıllar boyunca en unutamadığı an olarak 6284 sayılı kanunu kazandıkları zamanı anımsıyor: “Birkaç tane unutmadığım an vardır, bir tane yoktur aslında. Ama en unutamadığım anlardan biri, 6284 sayılı kanunu kazandığımız zamandı diyebilirim. Bizi bu yasa için görüşmelere çağırıp yeni bir yasanın düzenleneceğini söylemişlerdi. Kadınlar için yapılacak bir yasal düzenlemenin kaç kadının hayatını kurtardığını biliyoruz. Bu çok önemli bir şeydi. Benim mücadelenin içerisinde olduğum zamanlardan ilk unutamadım diyebileceğim şey, kadınlar için bir yasal düzenleme çıkarmayı başarmış olmamızdı. O yasanın her bir maddesi öldürülen bir kadının hayatını içeriyor, o yasa olsa ve uygulansaydı o kadınlar öldürülmeyebilirdi. Ancak onlarca kere aynı şeyi yaşayan kadınlar mücadele ederek, öldürülen kadınların yakınlarıyla beraber, şiddete maruz kalan kadınlarla beraber bizim eylem yapmadığımız bakanlık, Meclis önü kalmadı. Görüşmeye gitmediğimiz salonlar, meclis bakanlık kalmadı. Biz bu mücadelenin sonunda aldık o kanunu, şimdi aynı şekilde uygulatma mücadelesini veriyoruz. Ben her emsal karar çıkardığımızda başka bir kadın için adalet sağladığımızı düşünüyorum, başka bir katil açısından caydırıcı olabildiği için başka bir kadının hayatını kurtarabildiğimizi düşünüyorum. Her olumlu emsal karar çıktığında da aklıma kazınıyor bu kararlar diyebilirim.”
“Kadınlar haklarını savunmak için sokağa çıkmaktan, izin almaksızın kullanabilecekleri barışçıl toplantı gösteri hakkını kullanmaktan vazgeçmeyecek”
“Kadınlar asla sokaklardan vazgeçmeyecek” diyen Kadın Meclisleri’nden Ayşen Ece Kavas, “Kadınlar eşitliği kazanmayı kafasına koydu. Henüz ulaşamadığımız kadınlar da koydu, hiç görmediğimiz kadınlar da kafasına koydu. Biz şimdi onlarla daha fazla nasıl buluşabiliriz, onun derdindeyiz, çünkü güçlendiğimizde, doğru bir politik hedefe doğru ilerlediğimizde, daha büyük örgütlü bir kuvvet olduğumuzda, işte o zaman çok daha hızlı ilerleyeceğiz. Yolumuz çok uzun olabilir, ama her defasında biraz daha ilerliyoruz ve mutlaka eşitliği tamamen kazanacağımızı biliyoruz.” diyor.
***Eşit Haklar İçin izleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında yayına hazırlanan Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmayı hedefliyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın engellendiğini düşünüyorsanız, barışçıl toplanma özgürlüğünüze dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği / Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.