Podcast: Yasaksız Meydan 25 – Farplas İşçileri Anlatıyor: “İsteğimiz sendikal hakkımızı vermeleri”
Yasaksız Meydan’da Zeynep Duygu Ağbayır’ın bu haftaki konuğu 31 Ocak’ta barışçıl gösterileri engellenen Farplas işçilerinden Can Kayhan, sendikalaşma mücadelelerini, müdahaleleri ve direnişlerini anlatıyor.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde yürütülen Yasaksız Meydan’da Zeynep Duygu Ağbayır bu haftaki konuğu 31 Ocak’ta barışçıl gösterileri engellenen Farplas işçilerinden Can Kayhan ile sendikalaşma mücadelelerini konuştu. Kayhan, direnişin nasıl başladığını ve yapılan müdahaleleri şöyle aktarıyor:
“Ayın 19’unda bizlere zam yapıldı ve bu sefalet zammı işçiler tarafından beğenilmedi. Bunun karşılığında ayın 20’sinde bizlerle CEO toplantı yapmak istedi. Biz ayın 20’sinde kendisiyle görüşme yaptık. Kendimiz, kendi isteklerimizi çalışan arkadaşlarımızın isteklerini dile getirdik, yazılı beyan şeklinde de önüne sunduk. Birleşik Metal-İş sendikamızı istiyoruz dedik ve kendisine bu sunumu yaptık, işi durdurduk. Bunun karşılığında bize söz verildi, 1 hafta içinde Birleşik Metal’le masaya oturacağını ve bu süre zarfında hiçbir işçiyi işten çıkartmayacağını söyledi.
“150’ye yakın işçi atıldı”
Bunun kayıtları da var ve yayımlandı. Buna istinaden kendisi elektrik kesintileri, doğal gaz kesintileri bahane ederek ayın 25’inde yaklaşık 150’ye yakın işçiyi işten çıkarttılar. Biz de bunun karşılığında 31 Ocak akşamı içeri girdik ve atılan işçiler geri alınsın diye, sadece hakkımızı aramak istedik. Buna istinaden bir de inanılmaz derecede çevik kuvvet buraya yığıldı. Karşılığında biz de kendimizi sıkıştığımız için kendimizi çatıya attık. Yaklaşık 110 arkadaş çatıda mahsur kaldık, kendimizi kitledik. Sadece isteğimiz, bizim sendikal hakkımızı anayasal hakkımız vermeleri. Masaya sendikamızla oturmaları. Ve bu gene yapılmadı bize. Çevik inanılmaz şekilde bize saldırdı, camlar kırıldı, içeri girdiler. Biber gazları basıldı, aşağıda arkadaşlarımıza da plastik mermiler atıldı. Yukarıda hamile arkadaşlarımız var dediğimiz halde kendileri yine biber gazı atmaya ve ‘yaklaşmayın, atlarız’ dediğimiz halde o psikoloji ile; ‘atlayın lan aşağıya’ denildi bizlere. Biz bu psikoloji ve bu baskıyla ‘yaka paça her ne olursa olsun aşağı indirileceksiniz. Ölen ölür kalan kalır.’ Denildi. Biz inanılmaz bir şekilde derdest edilip 6 – 7 saat yaklaşık otobüste bekletildik ifade vermek için. O süre zarfında da ayın 2’sinde kapı eylemlerine başladık. Yaklaşık iki haftadır da eylemlerimize devam ediyoruz. Ölmek var, dönmek yok diyoruz yani.”
Can Kayhan, eyleme katılmayan işçilerin sürece karşı tutumlarını şöyle ifade ediyor:
“Bunlarla ilgili şöyle bir şey söyleyeyim. Şimdi arkadaşlar ilk tepki verdiler: İçeride çalışanlar bizim yaptığımızın doğru olmadığını, yasal olmadığını. Tabii bunlar da herhangi bir yerden öğrenmediler aslında. Genelde hani bu şekil propagandalar yapılıp, bu şekilde bizlere, insanlara gösterildiği için onlar da kendi bilgileri doğrultusunda; yani kirli bilgi doğrultusunda bizlere söylediler. Fakat biz bunların gerekli açıklamasını, avukatlarımız ILO’ya göre yasal ve kendi anayasamıza göre normal olduğunu bizlere söyledi ve biz bunları arkadaşlarımıza tek tek anlattık. Bunun karşılığında işte biz bu şekil bilmiyorduk, seni tanıyoruz, senin böyle bir şey yapmayacağını biliyoruz zaten ama hani içeride bu şekil tepki bir laf kirliliği olduğunu söylediler ve bunun da üstünü konuşarak arkadaşlarla tekrar belirli komiteler kurularak arkadaşlarla dile getirmeye çalışıyoruz.”
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız ya da barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.
Söyleşinin Tam Metni
ZD: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliği ile Yasaksız Meydan başlıyor. Ben Zeynep Duygu Ağbayır. Bugünkü konumuz Farplas işçilerinden Can Kayhan. Farplas Gebze’de otomotiv parçaları üreten bir firma. Farplas’ta işçilerin sendikalaşma süreci ile birlikte örgütlenme mücadelesi 31 Ocak’ta polisin fabrikaya 100’den fazla işçiyi gözaltına alarak ve haklarında çalışma hürriyetini engelleme iddiasıyla yeni bir boyut kazandırdı. Bugün konuğumuz sendikal haklar için mücadele eden işçilerden Can Kayhan olacak. Bütün bu süreci konuşacağız. Yayınımıza Hoş geldiniz.
CK: Hoş bulduk Zeynep Hanım.
ZD: Neler oluyor Farplas’ta?
CK: İsterseniz şöyle anlatabilirim size: Ayın 19’unda bizlere zamlar açıklandı. O tarihten itibaren isterseniz başlayabiliriz, anlatabilirim sizlere. Şimdi ayın 19’unda bizlere zam yapıldı ve bu sefalet zammı işçiler tarafından beğenilmedi. Bunun karşılığında ayın 20’sinde bizlerle CEO toplantı yapmak istedi. Biz ayın 20’sinde kendisiyle görüşme yaptık. Kendimiz, kendi isteklerimizi çalışan arkadaşlarımızın isteklerini dile getirdik, yazılı beyan şeklinde de önüne sunduk. Ama kendisi bunu yapamayacağını, 10 gün müddet istedi bizlerden. Bizler de bunu yukarıdaki arkadaşlarımıza da anlatmasını dile getirdik ve karşılığında CEO’muz Haluk Bey yukarı çıktı. Arkadaşlara söyledi fakat yasal ve anayasal hakkımız olan sendikalaşmayı kendisine söyledik. Biz artık sendikamızı istiyoruz. Birleşik Metal sendikamızı istiyoruz dedik ve kendisine bu sunumu yaptık ve işi durdurduk. Bunun karşılığında Haluk Bey bizlere söz verdi. 1 hafta müsaade edin ve karşılığında sizin sendikanız ile Birleşik Metal’le masaya oturacağım ve bu süre zarfında hiçbir işçiyi işten çıkartmayacağım dedi. Bunun işte kayıtları da var, video kayıtları da var. Bunlar da yayınlandı. Buna istinaden kendisi elektrik kesintileri, doğal gaz kesintileri bahane ederekten ayın 25’inde yaklaşık 150’ye yakın işçiyi işten çıkarttılar. Biz de bunun karşılığında 31 Ocak akşamı içeri girdik ve atılan işçiler geri alınsın diye, sadece hakkımızı aramak istedik. Buna istinaden bir de inanılmaz derecede çevik kuvvet buraya yığıldı. Karşılığında biz de kendimizi sıkıştığımız için kendimizi çatıya attık. Yaklaşık 110 arkadaş çatıda mahsur kaldık, kendimizi kitledik. Sadece isteğimiz, bizim sendikal hakkımızı anayasal hakkımız vermeleri. Masaya sendikamızla oturmaları. Ve bu gene yapılmadı bize. Çevik inanılmaz şekilde bize saldırdı, camlar kırıldı, içeri girdiler. Biber gazları basıldı, aşağıda arkadaşlarımıza da plastik mermiler atıldı. Yukarıda hamile arkadaşlarımız var dediğimiz halde kendileri yine biber gazı atmaya ve “yaklaşmayın, atlarız” dediğimiz halde o psikoloji ile; “atlayın lan aşağıya” denildi bizlere. Biz bu psikoloji ve bu baskıyla “yaka paça her ne olursa olsun aşağı indirileceksiniz. Ölen ölür kalan kalır.” Denildi. Biz inanılmaz bir şekilde derdest edilip 6 – 7 saat yaklaşık otobüste bekletildik ifade vermek için. O süre zarfında da ayın 2’sinde kapı eylemlerine başladık. Yaklaşık iki haftadır da eylemlerimize devam ediyoruz. Ölmek var, dönmek yok diyoruz yani.
ZD: Bu atılan işçilerin tümü sendikalı mı?
CK: Evet, evet hepsi sendikalı.
ZD: Örgütlenmeye nasıl karar verdiniz? Bardağı taşıran son damla neydi, bu son zamanlar mıydı? Daha önceki süreçlerle birlikte mi gelen süreç?
CK: Şimdi daha önceden örgütlenme vardı ama az şekilde vardı. Yapılan işte zamlar beğenilmedi ve buna istinaden bize karşılığı da verilmediği için… Yani verilen sözler burada tutulmuyor, bundan önce de tutulmadı. Bundan sonra da zaten tutulmayacak. O sebepten dolayı bütün arkadaşlar o gün yani ayın 20’sinde sendikamız da buradaydı. Herkes sendikaya üye olmak istedi ve bütün arkadaşlarımız burada çoğunluğu sağladık. Yetki belgemizi aldık zaten. Yani son zamlar yapılan biliyorsunuz, ekonomik olarak da yapılan zamlar… Yapılan asgari ücret zaten asla bu şehre yetmiyor.
ZD: Peki fabrikada kendini kitlediğiniz süreçte kolluk güçleri neyi gerekçe göstererek içeri girdiler, bir gerekçe sundular mı? Ilk müdahale nasıl gelişti?
CK: Yok bir gerekçe bizlere sunmadılar. Yani bizi buradan artık nereden emir aldılarsa kendileri; bizleri aşağıya ölen ölür, kalan kalır şeklinde bizleri indireceği söylenildi. Sadece bize aşağı inmemiz, aynı şekilde eski müteahhite geri alınacağımız tarzında şeyler söylediler. Biz zaten çalışan işçiyiz. Şunu söyledik kendilerine; bizler iş yerine girdiğimiz vakit bütün çalışan arkadaşlarımıza “biz büyük bir aileyiz” denildi. Ama bizler yani eğer aileysek kendilerine bunu söyledik, “insanlar evlatlarını üzmezler, üzmeyecekleri için bizim isteklerimizi yapmalarını söyledik.” Bizim tek isteğimiz hakkımız yasal hakkımızı anayasal hakkımızı istemek. Sendikamızla masaya oturun lütfen, biz de inelim aşağıya dedik. Herhangi bir şey söylemedik. Hiçbir mala, hiçbir cana, hiçbir canlıya hiçbir şekilde zararımız olmadı. Her yerde zaten kameralar da var. Onlara rağmen bizlerin üstüne yalanlar söylendi, iftiralar atıldı. Biz karşılığında kameralardan gösterin dedik, hiçbir şekilde bir sunum yapamadılar.
ZD: Peki gözaltında herhangi bir şey yaşadınız mı?
CK: Gözaltında avukatlarımız zaten –sendikamızın- gelmişti orada. Ama biz sadece şu: Yaklaşık 6-7 saat otobüste oturduk. Yani tuvalete sigara içmeye bile üçer dörder polis şeklinde alındık. Aşağıya otobüsten sigara içmeye zor indik, lavaboya zor götürüldük.
Şimdi şöyle: Biz sendikaya işte yaklaşık 6 ay falan öncesinden, yani bu süre zarfında çalışıyordu, gidip geliniyordu, sendika ile görüşmeler oluyordu, çok kalabalık değildi yani. Sonrasında işte bu yapılan sefalet zammına karşı biz buraya çağırdık sendikamızı. Kendileri o gün, ayın 20’sinde işte, yalnız bırakmadılar. Yalnız bırakmadıkları zamanda da işte bu yapılan sefalet zammını herkes beğenmediği için örgütlenmek istenildi ve devam edildi, o şekilde.
ZD: Birleşik Metal-İş, değil mi?
CK: Evet.
ZD: Birleşik Metal-İş örgütlenme süreci de o zamla birlikte başladı, aslında çoğaldı, genişledi, değil mi?
CK: Asıl genişlememiz o gün başladı. Daha öncesinde yani yaklaşık 10 kişi gidiliyordu ama bu kadar ani şekilde kalabalık olacağını kimse tahmin etmiyordu.
ZD: Şu an kaç kişi var fabrikada?
CK: Çalışan olarak beyaz yakalılarla birlikte 2000, yaklaşık bizim 1000 kişiye yakın üyemiz var yani, yetki belgemizi zaten aldık.
ZD: Peki siz grevdeyken içerdeki arkadaşlarınızın size desteği oluyor mu?
CK: Şimdi burada şirket biraz arkadaşlara baskı yapıyorlar. Farklı firmalar ortaya çıkartıp oraya geçirmeye çalışıyor. Destek olanlarımız var, gene geneli üyeliğini iptal etmeyen arkadaşlarımız var yani o şekilde. Ama mesela şöyle şeyler de var; arkadaş çalışıyor örneğin, 8-4 çalışıyor. 4’te çıkıp bizim yanımıza geliyor, kameralardan arkadaşı görüp idari izne çıkartıyorlar, baskı yapıyor, mobbing yapıyorlar. Ücretsiz şekilde arkadaşlar idari izne çıkartılıyor.
ZD: Peki aileleriniz, arkadaşlarınız, dışarıdan çevreniz bu grevinize nasıl destek oluyorlar? Herhangi bir şey söylüyorlar mı?
CK: Aslında gelemeyenler oluyor, çalışanlar oluyor falan mesela. Şimdi benim eşim çalışıyor mesela, gelmek istiyor buraya fakat gelemiyor çalıştığı için. Ama gönlü ve yüreği devamlı bizimle.
ZD: Yani destek oluyorlar, bu süreçte sizin yanınızda oluyorlar.
CK: Tabii oluyorlar.
ZD: Peki dışarıdasınız; yoldan geçiyor insanlar grev yaptığınızı görüyorlar. Soruyorlar mı, nasıl karşılıyorlar?
CK: Gelip geçen araçlar var mesela. Kamyonlar olsun, otobüsler olsun, birçoğu bize korna çalıp geçiyor. Destek veriyor. Evet farklı yerlerden arkadaşlar var bizim kendi çevremizden falan. Börekler, tatlılar gönderiyorlar; hani gelemedikleri için yüreklerinin bizimle olduğuna… Işte bizim de çorbada tuzumuz olsun diye buraya ikramlar gönderiyorlar yani.
ZD: Peki bu hak mücadelenizde, sizler işçi arkadaşlarımız eylemlerinizin meşru ve yasallığı konusunda ne düşünüyorlar?
CK: Bunlarla ilgili şöyle bir şey söyleyeyim. Şimdi arkadaşlar ilkten bir tepki verdiler: İçeride çalışanlar bizim yaptığımızın doğru olmadığını, yasal olmadığını. Tabii bunlar da herhangi bir yerden öğrenmediler aslında. Genelde hani bu şekil propagandalar yapılıp, bu şekilde bizlere, insanlara gösterildiği için onlar da kendi bilgileri doğrultusunda; yani kirli bilgi doğrultusunda bizlere söylediler. Fakat biz bunların gerekli açıklamasını, avukatlarımız ILO’ya göre yasal ve kendi anayasamıza göre normal olduğunu bizlere söyledi ve biz bunları arkadaşlarımıza tek tek anlattık. Bunun karşılığında işte “biz bu şekil bilmiyorduk, seni tanıyoruz, senin böyle bir şey yapmayacağını biliyoruz zaten” ama hani içeride bu şekil tepki bir laf kirliliği olduğunu söylediler ve bunun da üstünü konuşarak arkadaşlarla tekrardan belirli komiteler kurularak arkadaşlarla dile getirmeye çalışıyoruz.
ZD: Eyleme ne kadar daha devam etmeyi planlıyorsunuz?
CK: Şimdi bu yolun en başında dedik: Ölmek var, dönmek yok diyoruz. Biz sendikamız içeri alınana kadar devam edeceğiz. Çünkü bizim anayasal hakkımız, yetki belgemizi almışız. Ama işte şirket elinden gelen kirli oyunlarını yapıyor, yapmaya devam ediyor. Öyle söyleyeyim.
ZD: Peki bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
CK: Teşekkür ediyorum kolay gelsin.
ZD: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğiyle Yasaksız Meydan, ikinci sezonda farklı konu ve konuklarla iki haftada bir cuma günü sizlerle olmaya devam edecek. Şimdilik hoşça kalın.