Podcast: Yasaksız Meydan 41-Anayasa Mahkemesi kararı ve 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan’da bu hafta DİSK Hukuk Dairesi Müdürü Avukat Necdet Okcan , Anayasa Mahkemesi’nin DİSK’in Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs 2016 kutlamasına yönelik kararını anlatıyor.
AYM, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına getirilen sınırlamanın, anılan hakkı anlamsız kılacak nitelikte olmadığını, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ve orantılı olduğunu belirtti. Yüksek Mahkeme, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine hükmetti.
DİSK Hukuk Dairesi Müdürü Avukat Necdet Okcan, Anayasa Mahkemesi’nin DİSK’in Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs 2016 kutlamasına yönelik kararını yorumladı.
Taksim Meydanı’nın bir anlamı var
Avukat Okcan, AYM’nin barışçıl toplantı ve gösteri hakkının kullanımında mekanın önemini şöyle anlatıyor: “AİHM, DİSK ve KESK Türkiye davası kararında çok ayrıntılı bir şekilde alanla toplantı gösteri hakkının kullanımı arasındaki bağlantıyı kurdu. Çünkü bazı olaylar vardır, toplumun zihninde belleklerinde yer eder. İşte nedir bu?
Taksim 1 Mayıs alanı niye önemlidir işçiler için, sendikalar için? 1977 yılında orada Türkiye’nin o tarihe kadar yaşanmış en büyük kitlesel katliamı oldu, 37 tane işçi yaşamını kaybetti. Onun için bir anlamı var.
Bunun dışında toplantı gösteri yürüyüşleri bulundukları kentin en büyük meydanlarında en görkemli meydanlarında yapılır. Bütün dünyada bu böyledir. Türkiye’de sıkıntı nereden kaynaklanıyor? Anayasa’nın 34. maddesinde uzun dönemler bir idareye toplantı gösteri yürüyüşü güzergahını belirlemeyi tanıyan bir düzenleme vardı. Buna paralel olarak 2911 sayılı kanun valiliklere, mülki amirliklere bu konuda geniş yetki tanıyordu. Onlar da her yıl hala yapıyorlar bu düzenlemeyi. Anayasa’dan bu kaldırıldı daha sonra Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde.
Buna rağmen 12 Eylül uygulaması, 12 Eylül sonrası uygulama… Valilik diyor ki “Şu alanda yapabilirsin, başka alanda yapamazsın”. Türkiye’deki toplantı gösteri hakkındaki en büyük engel, valiliğin belirlediği alanlar dışında toplantı gösteri yürüyüşü yapma hakkı isteyen insanlara polisin saldırması, davalar açılması, insanların gözaltına alınması şeklinde gerçekleşiyor.”
“Yasakçı bir tutum alıyor”
Avukat Okcan, AYM’nin ihlal olmadığına ilişkin kararını uluslararası standartlar açısından da şöyle değerlendiriyor:
“Biliyorsunuz AİHM’e en fazla ihlal başvurusu yapılan ülkelerden bir tanesi de Türkiye, 2. sırada diye hatırlıyorum. Mahkeme o kadar büyük bir iş yükü ile karşı karşıya gelmiş ki daha sonra. AYM’ye bireysel başvuru hakkının Türkiye’de kabul edilmesinden sonra zaman zaman AİHM ile AYM arasında görüşmeler oldu. O görüşmelerin etkisiyle tek tek münferit birtakım olaylarda AİHM standartlara yakın kararların çıktığını görüyoruz. Bunun da Türkiye’den AİHM’e giden başvuru sayısını azaltma ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Ama böyle büyük kolektif haklara, yani toplu 1 Mayıs başvurusu gibi, DİSK’in yaptığı başvuru gibi birtakım olaylarda tekrar AYM başka bir hüviyete dönüyor; yasakçı bir tutum alıyor orada.
Oysa daha önceki aldığı kararlarla şimdi DİSK’in hakkında verdiği kararı yan yana koyun, böyle olmaması lazım. Yani bugüne kadarki yönelimi, Taksim kararını ihlal vermesi lazım. Dediğim gibi aynı zamanda şöyle bir şey olmasa, ilk defa böyle bir başvuru olsa Taksim ile ilgili…
Devlete düşen pozitif yükümlülük
AİHM’in DİSK – KESK Türkiye davası kararı var. Orada ayrıntılı inceliyor. Yani çünkü nasıl inceliyor, “sürpriz değildir” diyor AİHM, idari makamları haberdar etmiştir bu toplantıdan. Burada devlete düşen görev, toplantı gösteri yürüyüşü ile ilgili gerekli güvenlik önlemlerini alıp hakkın özüne uygun bir şekilde bunun kullanılmasını sağlamaktır. Devlete düşen pozitif yükümlülük budur diyor. Şimdi orada hep bize gelen şu var, mesela 2007 kararında da 2008 kararında da var bu. Devlet diyor ki birtakım istihbarat alınmıştır. Orada büyük olayların çıkabileceği provokatif gelişmelerin olabileceğine dair… O zaman paylaşmanız gerekir başvurucuyla diyor. Yani siz ne tür provokatif önlemler vardır, bunun nasıl önlenemeyeceğini oturup paylaşmanız gerekir.”
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız ya da barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İzleme Derneği ve Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.
ZD: Neden 1 Mayıs kutlamalarında Taksim Meydanı önemli, belki bunu biraz vurgulamak iyi olur Necdet Bey?
NO: Şöyle bakıyor görüyorum. Yaklaşık olarak 1993 yılından DİSK’in tekrar faaliyete geçtiği dönemden itibaren hukuk dairesinde görev yapıyorum. Yaklaşık 30 yıllık süre içerisinde bütün DİSK’in düzenlediği 1 Mayıs açık hava alan organizasyonlarda görev aldım. Bunların idare başvuruları yaptık daha sonra alanlarda Şimdi burada gördüğümüz şu: 30 yıl içerisinde en kitlesel mitinglerin Taksim’de yapıldığını gördüm. Taksim’in önemi var, herkes Taksim’e koştura koştura geliyor. Yani herkesin belleğinde bir Taksim algısı var. 1 Mayıs Taksim ile özdeşleşmiş, Taksim 1 Mayıs alanı arasında bir özdeşlik kurulmuş. Şöyle bakıyoruz olaya, mesela 2007’de 1000’i aşkın gözaltı var. O gün Türkiye’de İstanbul’da Gebze’den Silivri’ye kadar sıkıyönetim ilan edilmiş. Vapurlar çalışmıyor, metrolar çalışmıyor, otobüsler çalışmıyor, servis araçları durduruluyor falan. Her yerde çatışma var, engelleme var. Buna rağmen biz şunu gördük işte: Engelleyemediler. En son yöneticilerin sınırlı sayıda insanla anıta veya kazancı yokuşuna karanfil bırakmasına izin çıktı. Biz baktık ki orada 5000 kişiden fazla insan toplanmış ve yaş ortalaması yani 40’ın üstünde. 1 Mayıs 1977 hatırlayan bir sürü insan takım elbiseleri giymiş, ellerine çiçeklerle Taksim’e koşmuşlar gelmişler. Biz daha sonra da bunu gördük. Mesela şöyle anılar var: Alanda ilk 2010 yani Taksim’in açıldığı 12 Eylül sonrasında ilk mitingin yapıldığı tarihte DİSK, KESK, Türk-İş, Hak-İş de düzenleme komitesi içindeydi. Herkes katılacak herkesi alanda bir yer ayırdı kortejler için işte DİSK şuradan gelsin KESK buradan gelsin Türk-İş şuradan gelsin diye. Alana geldiğimizde yürüyüş başladığında alana geldiğimizde alan dolmuştu. Vatandaşlar yani organize bir şekilde gelen kortejlerin dışında halk gelmiş ve alanı doldurmuş. Yani kortejleri sokacak yer bulamadık. Şimdi demek ki burada insanların hafızasında Taksim’in bir önemi var. Dolayısıyla bu kararın, tabii o kitlesellik bence… Niye yasaklandı 2012’den sonra? Bu kitlesellik ürküttü iktidarı. Yani gerçekten alanın iki üç defa boşaldığını, insanların alana giremediklerini gördük. Bizim yani ‘80 sonrasında en kitlesel 1 Mayıs. Hatta arkadaşların bazı çalışmaları var, dünya çapında ki Küba biliyorsun her zaman çok kitlesel oluyor, 1-2 milyon insan toplanıyor. Küba’dan sonra 2010, 2011, 2012 yıllarında yapılan dünya çapındaki en kitlesel 1 Mayıs gösterileri Taksim’de gerçekleşti. Dolayısıyla iktidarlar bundan ürküyorlar hiçbir gerekçe yok, hiçbir olay çıkmamışken. Hiçbir başka olumsuz bir tarihsel olarak bir şey yokken iktidar 2013 yılında yasakladı. Dikkat edin Gezi’nin hemen öncesidir bir ay öncesidir Gezi’nin ben hep onu söylerim. Gezi’ye giden yolda taksimin yasaklanması Türkiye’de başka bir dönüm noktası. Taksim yasaklanması ile başlayan bir şiddet sarmalı, topluma karşı yönelen bir şiddet sarmalı başlamıştır. 2013’te kutlamak ve alana çıkmak isteyen DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve birtakım sivil toplum kuruluşları, sol siyasi partiler, dernekler, vakıflara, sanatçılara saldırmıştı polis, ciddi gözaltılar olmuştu. DİSK binası abluka altına alınmıştır gazlarla, yaralılar vardı 2013’te. Arkasından hemen yaklaşık olarak bir ay sonra 31 Mayıs 1 Haziran Gezi başlamıştır. Gezi sarmalı başlamıştır. Gezi’de saldırmıştır kente, yani aslında Taksim Meydanı’na, Taksim’e, Gezi Parkı’na sahip çıkan, kent kültürüne sahip çıkan insanlara saldırmıştır. Burada dediğim gibi aslında bizce malum sebepler ama devletin böyle bir hafızasında bir Taksim korkusu var. Çünkü ilk 1 Mayıs’ın geniş olarak kitlesel olarak alanlarda kutlandığı 1976 yılındaki gene o kitlesellik o dönemin iktidarını ürkütmüştür korkutmuştur ve 1977 yılında da malum katliam gelmiştir. Yani Türkiye 12 Eylül’e götüren katliamlar zincirinin ilk halkasıdır 1 Mayıs. Halka karşı işçi sınıfına karşı emekçilere karşı işlenmiş büyük bir şiddettir ve o sarmal orayla başlamıştır. Dediğim gibi aynı zamanda bu devletin iliklerine kemiklerini işlemiş bir reflekstir. Yasakçı tutumu orada ortaya çıkıyor. Ama ben bunun artık bugüne kadar çıkmış mızrak çuvala sığmıyor. Yani o kadar onlarca mahkeme kararı, onlarca Anayasa Mahkemesi’nin çok bizi umutlandıran ciddi kararları vardı.
ZD: Tam da oraya gideceğim mesela, demin bahsettiniz. AYM’nin ihlal olmadığına ilişkin kararını uluslararası standartlar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
NO: Şimdi tabii şöyle bir şey var, şöyle değerlendiriyorum. Biliyorsunuz bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en fazla ihlal başvurusu yapılan ülkelerden bir tanesi de Türkiye. 2. Sırada, 1.’si Rusya 2.’si diye hatırlıyorum Türkiye. Mahkeme o kadar büyük bir iş yükü ile karşı karşıya gelmiş ki daha sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının Türkiye’de kabul edilmesinden sonra zaman zaman AİHM ile AYM arasında görüşmeler oldu. O görüşmelerin etkisiyle tek tek münferit birtakım olaylarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartlara yakın kararların çıktığını görüyoruz. Bunun da Türkiye’den AİHM’e giden başvuru sayısını azaltma ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Ama böyle büyük kolektif haklara yani toplu 1 Mayıs başvurusu gibi DİSK’in yaptığı başvuru gibi birtakım olaylarda tekrar Anayasa Mahkemesi başka bir hüviyete dönüyor, yasakçı bir tutum alıyor orada. Oysa daha önceki aldığı kararlarla şimdi DİSK’in hakkında verdiği kararı yan yana koyun, böyle olmaması lazım. Yani gidişat bugüne kadar içtihat gidişi yönelimi, Taksim kararını ihlal vermesi lazım. Dediğim gibi aynı zamanda şöyle bir şey olmasa ilk defa böyle bir başvuru olsa Taksim ile ilgili AİHM’in DİSK KESK Türkiye davası kararı var. Orada ayrıntılı inceliyor. Yani çünkü nasıl inceliyor, diyor ki sürpriz değildir diyor AİHM, idari makamları haberdar etmiştir bu toplantıdan. Burada devlete düşen görev, toplantı gösteri yürüyüşü ile ilgili gerekli güvenlik önlemlerini alıp hakkın özüne uygun bir şekilde bunun kullanılmasını sağlamaktır. Devlete düşen pozitif yükümlülük budur diyor. Siz burada yasaklamanızı… Şimdi orada hep bize gelen şu var, mesela 2007 kararında da 2008 kararında da var bu. Devlet diyor ki birtakım istihbarat alınmıştır. Orada büyük olayların çıkabileceği provokatif gelişmelerin olabileceğine dair… O zaman paylaşmanız gerekir başvurucuyla diyor. Yani siz ne tür provokatif önlemler vardır, bunun nasıl önlenemeyeceğini oturup paylaşmanız gerekir. Ki 2010, 2011, 2012 yılında yapılan ve aynı yasal düzlemde yapılan -2911 sayılı kanunda duruyorken yapılan- kutlamalarda hiçbir olumsuzluk çıkmamıştı. Bir tane gözaltı yok, bir tane olay çıkmamış. Teşekkür etmiş, çıkmış. Çok güzel işte kutlandı çabalarınıza teşekkür ederiz. Yani uyum içinde barışçıl, tam da barışçıl toplantı hem anayasada hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer aldığı gibi barışçıl toplantı niteliğine uygun bir toplantı olmuş. Ama daha sonra gelinmiştir 2013’te yasaklanmıştır. Tabii yine yasaklamada birtakım şeyler var işte; nedir, kent trafiği. Aslında şu anda Taksim Meydanı kent trafiğinde etkilemeyecek bir noktada. Biliyorsunuz alanda trafik aşağıya alındı, alternatifler sunmamıza rağmen. Yani biz bu konuda çabalar gösteririz, trafiğin kesilmemesi, alternatif güzergahı ama turizm bahane ediliyor. Bunların hiçbirinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu hakların yarışmasında hangi hakka öncelik tanıyacaksınız tanıyacaksın meselesinde dediğim gibi bu Anayasa Mahkemesi kararının çok hukuka aykırı bir karar olduğunu düşünüyoruz ve onunla ilgili birtakım hukukçu arkadaşlarımızla önümüzdeki günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvurumuzu gerçekleştireceğiz.
ZD: Son olarak bir soru sormak istiyorum. Farklı tarihlerdeki 1 Mayıs yasakları ile ilgili de hukuki başvurularınız var mı? Bundan sonraki sürecin nasıl işleteceğinize dair bir planı var mı?
NO: Tabii şimdi şöyle bir şey var, daha önceki devletin şöyle bir tutumu var. Aman Taksim’de kutlamayın da nerede kutlarsanız kutlayın, biz size kolaylık sağlayalım, otobüsler tahsis edelim, belediye ile konuşalım size bedava otobüs ayarlayalım, otobüsler götürsün sizi. İşte Yenikapı’da kutlayın gibi. Ama yeter ki Taksim’de kutlamayın, başka bir alan isteyin. Çünkü mesela 2004 yılında şöyle bir şey olmuştu. Yani 2007’de Taksim zorlaması… 2003 yılında biliyorsunuz sanırım NATO toplantısı vardı Türkiye’de. Biz ilk Kadıköy’de yapılan mitingde Taksim’i ilan etmiştik oradan. Yıl boyunca da 2004 yıl boyunca da Taksim tartışması yapmıştı. DİSK yönetimi ve DİSK bileşenleri yani KESK, TTB, TMMOB. Daha sonra dönemin şeyine dedik ki biz o zaman dedik Saraçhane’den toplanıp yürüyeceğiz Taksim’e falan dedik. Aman dediler Taksim’e yürümeyin, Yenikapı’ya yürüyün dediler. Taksim’i kapattılar Yenikapı’ya… Saraçhane de belirlenen alanlardan değil yani 2911 sayılı kanunun hiçbir yerine sığmıyor. Kaldı ki biz şimdi mesela bir hukuki argüman olarak şunu da kullandık bu AYM yaptığımız başvuruda da. Şimdi biliyorsunuz 2009 yılında 1 Mayıs tekrar resmi tatil ilan edildi, Emek ve Dayanışma günü diye. Biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki; 2911 sayılı kanunun 4. maddesinde istisnalar var, gelenekselleşmiş düğün dernek, gelenekselleşmiş toplantılar ve resmi bayram kutlamaları bu kanun kapsamı dışındadır. Nitekim biz 2010, 2011, 2012 yılında Taksim’de yaptığımız toplantılarda bu 2911 sayılı kanunun 4. maddesi istisnalar kapsamında bize izin verdi idare, yani bir bayram kutlaması gibi. Nasıl işte Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, 19 Mayıs’ı kutluyor gibi, bazı bayram günlerinde resmi kortej oluyor bazı alanlarda. O çerçevede yapıldı. Dolayısıyla yasağın aslında bir hukuki dayanağı da yok ama buna rağmen keyfi bir tutumla yapıyor. Başkaca bizim şuradan başvurularımız oluyor: tutuklamalar oluyor. Yani tutuklamalar nelerdir işte: gözaltına almalar oluyor, onlarla ilgili yapılıyor. Yapılan bireysel tek tek başvurular var ama kurumsal olarak DİSK’in yaptığı, ki bu işte mesela başvurular idarenin yasaklama kararı üzerine alınan başvurular. Diğer yıllarla ilgili kararlar başvurularda var ama sanırım bunları birleştirerek bir karar aldı Anayasa Mahkemesi. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu düğümü çözeceğini ve nihai olarak Taksim düğümünü çözeceğini… Tabii AİHM’in kararları ülkede ne kadar uygulanıyor? Yani daha önce verilmiş kararlar var, uygulanmıyor. Başka önemli kararlar var Türkiye’nin gündeminde. İşte Avrupa Bakanlar Komitesi Kavala kararı, Demirtaş kararı, uygulanmıyor. Israrlı vurgularına rağmen Avrupa Konseyi’nin. Dolayısıyla inşallah bu kararların uygulanacağı bu 1 Mayısların özgürce kutlanacağı günler yakındır. Önümüzdeki günlerde bunlara kavuşuruz diye düşünüyorum.
ZD: Peki Necdet Bey bize katıldığınız için teşekkür ederiz.
NO: Ben teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için, size kolay gelsin inşallah diyorum.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğiyle Yasaksız Meydan farklı konu ve konuklarla iki haftada bir Cuma günü sizlerle olmaya devam edecek. Şimdilik hoşça kalın.