Türkiye: Yok Olma Tehdidiyle Karşı Karşıya Olan Anadiller Ülkesi
Tek dilli bir toplum yaratma politikaları ve anadili kullanmaya ilişkin yasaklamalar bu ülkede farklı dillere sahip etnik grupların kendi dil ve kültürlerini yaşatmasına izin vermiyor. Dilleri evlerin dört duvarı arasına hapsetme politikaları yok olmalarının başlıca nedeni.
Unesco’nun tehdid altındaki diller atlasına göre 1990 yılından bu yana
Türkiye’de üç dil kayboldu
Kapadokya Yunancası, dünyada da son derece tehlike altında.
Diyarbakır Lice’deki Kamışlı köyünde konuşulan Mlahso da kayboldu. Suriye’ye göçen köylülerden İbrahim Hanna’nın 1995’te ölümüyle bu dil de öldü.
Ubıhça Tevfik Esenç’in 1992’de ölmesiyle kayboldu.
Unesco Türkiye’de 15 ayrı dilin tehdit altında olduğunu belirlemiş ve bu dilleri dört grup altında sınıflandırmış;
Son derece tehdit altında olan diller
Siirt kökenli Hertevin, Kuzeydoğu Arami dilerinden olmasına karşın diğerlerinden oldukça farklı bu dili 1999’da bin kişi konuşuyordu.
Ciddi anlamda tehdit altında olan diller
Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin konuştuğu Ladino ve Süryanice.
Kesinlikle tehdit altında olan diller
Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri, Süryanice’ye benzeyen Suret (Türkiye’de konuşan kalmadı; konuşanların çoğu göçle başka ülkelere gitti) ve Ermenice.
UNESCO bir dilin ne derece tehlike altında olduğunu sınıflandırmak için dokuz ölçüt kullanıyor:
* Dilin kuşaktan kuşağa aktarılması
* Dili konuşan kişi sayısı
* Dili konuşanların toplam nüfusa oranı
* Dilin kullanım alanlarında değişiklikler
* Yeni alanlara ve ortamlara dilin tepkisi
* Dilin öğrenilmesi, o dilde okuma yazma öğrenilmesi için gerekli materyallerin varlığı
* Devletlerin ve kurumların tutum ve politikaları, buna dilin resmi durumu ve kullanımı da dahil
* Toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu
* Dille ilgili var olan belgelerin miktarı ve niteliği.